KIZIL BAYRAK SİYAH SANCAK

NAFİ ÇAĞLAR

Üyelik Girişi
NAFİ ÇAĞLAR - Kişisel
Ürün ve Hizmetler
Site Haritası
Takvim
BİZ NE İDİK
BİZ NE İDİK

Tanrı Dağları'ndan düze indik.
Bozkırlarda ata bindik.
Ne Moğol idik, ne Çin'dik...
Biz; Bilge Han, Kültiğin'dik...

Dinlemez idik Hindu'yu, Persi.
Çekinirdi, Moğol'u Rusu.
Sedleri aşardı akıncı hırsı.
Biz; Mete, Teoman idik...

Altaylar'da at koştururduk.
At nallarıyla su coştururduk.
Ne dinlenir, ne boş dururduk.
Biz; Oğuz, Kara Han idik...

Issık'ta su içer idik.
Sir-Derya'ya geçer idik.
At üstünde uçar idik.
Biz; Salur Han, biz Kazan idik..

Karabaş koçu 'yeni yıl' sayardık.
Üstüne onbir ongun koyardık.
At koşumuyla kültür yayardık.
Biz 'uygar' biz yaman idik..

Bizimdi; bütün Asya'nın içi.
Meskenimizdi; Pekin, Urumçi.
Karşı koyamazdı Mançur'u, Çin'i.
Biz 'hükümdar' biz 'han' idik...
 

Nafi Çağlar Mihmadlı

NE DİYE

NE DİYE

Bizans'a dayandı Çağrı komutan.
'Baş Emir' oldu Tuğrul Sultan.
Boy boy biz olduk Müslüman,
Alemdarlık bize gelsin diye...

Fırat' buraktık biz Kılıç Arslan'ı.
Diyojen'e gönderdik Alp Arslan'ı.
Anadolu'ya saldık Şah Süleyman'ı,
Anadolu da bizim olsun diye...

Paşalar atadık Sırbistan'a.
Donanma yolladık Hindistan'a.
Yollar açtırdık biz Arabistan'a,
Onlara da kader gülsün diye...

Bir 'il' eyledik biz Mısır'ı.
Adalette etmedik kusuru.
O zaman gördüler altın asrı,
Onlar da Türk'ü bilsin diye..

Afrika'da gezdirdik Barbaros'u.
Şimalde Baltık'a tıktık Rus'u.
Bize dayanmadı Frenk-Slav ordusu,
Dünyalar da bizi bilsin diye..

El birliği etti tüm İtilafı.
Yanlarındaydı, Hindu'su, Anzak'ı, safı.
Onlara gösterdik ettikleri gafı,
Türkiye'miz payidar kalsın diye...
 

Nafi Çağlar Hacıömeroğlu

 

FRENK'E ÇEYREK KALA

FRENK'E ÇEYREK KALA

 Altaylar’dan bir çıktık ki yola,
Bindik atlara, sürdük dört nala,
Durduk, Horasan’da verdik mola,
Şanlı Malazgirt’e çeyrek kala…

Talas’ta tanıdık o Osman’ı,
Otlak eyledik Dandanekan’ı,
Bağdat’ta, biz devraldık İslamı,
Anadolu’muza çeyrek kala…

Ordu sürdük Sina’ya, Kudüs’e,
Pes etmedik haçlıya, Bizans’a,
İşi bırakmadık öyle şansa,
Söğüt İli’mize çeyrek kala…

Doğudan girdik Anadolu’ya,
Kayıkla geçtik Gelibolu’ya,
Edirne’den vardık Niğbolu’ya,
İstanbul’umuza çeyrek kala…

İstanbul’ suz Büyük Hanlık yarım,
Bir hücum eyledi ki Yıldırım,
Fatih ile tamam oldu durum,
Roma, Viyana’ya çeyrek kala…

Sıkı kuşattı Kara Mustafa,
Korkuyla titredi, hep Avrupa,
O Giray düşürdü, o’nu gafa,
Frenk İlleri’ne çeyrek kala…


’Batur Nafiz Tançağlar’
Nafi Çağlar Hacıömerli
12 Mayıs 1995-Batıkent/Ankara

 

ÇOBAN

ÇOBAN

 

ÇOBAN*

Kalmamış bu oymağın çoban*ı.
Elbet bir kısmı görür çabanı…
Bir gün sana bıkkınlık gelirse,
Hatırla, ağa ve bey babanı…

Bu soy; elbet tükenmez ve bitmez.
Yok olmaz, kaybolmaz ve de yitmez…
Lakin bu işler çobansız gitmez,
Senden başkası bunları gütmez…

Fakat, bir çoban bu soya yetmez…
Kimlik ise, bunlara fark etmez…
Nafiz bir yola baş koyduğunda,
Kesinlikle o yoldan çark etmez…




24 Ekim 2009 C.tesi 23:13
Güneşli / Bağcılar / İstanbul



Batur Nafiz TANÇAĞLAR " Nafi Çağlar Budunlu "


* Çoban ; Mahmatlı Dernek Başkanı Nafi Çağlar Budunlu

BATUR

BATUR


BATUR*


Ne gezersin İstanbul’larda Batur?
Sana engel mi ki, etraftaki sur?
Kendine dön; tekrar yumruğunu vur…
Eski yıllara yeniden düşler kur…

Hala buralarda mısın sen Batur?
Git; "Gazi" ili**ne çadırını kur…
Ağır ol; geç oymağın başında dur…
Gir; adam gibi otağ***ına otur…




24 Ekim 2009 Ctesi 22:20
Güneşli/Bağcılar/İstanbul



Batur Nafiz TANÇAĞLAR
" Nafi Çağlar Budunlu "


* Batur ; Nafi Çağlar Budunlu
** Gazi İl ; Gaziantep
*** Otağ ; Bey çadırı

YALNIZ KURT VE ÇAKAL SÜRÜSÜ

YALNIZ KURT VE ÇAKAL SÜRÜSÜ



Bir yalnız kurttu, kendini adamıştı halka,
Etrafındaki ihanetler halka, halka,
Gene de hayatı sürüp gidiyordu,
Sürünerek, debelenerek, düşe kalka…

Durup ta bakmadı kalıbına, yaşına,
Tuz da atmamıştı ekmeğine, aşına,
Bu feleğe ne saflıklar ederken,
Felek, neler getirmedi ki başına…

Dünyalar sığmazdı, hayaline, düşüne,
Girmek istedi, eşsiz halkı(!)nın düşüne,
Gün geldi, yaktılar bağrını zavallının,
Küçük dilini yuttu, düşüne, düşüne…

Ne de güvenmişti, kendince yoldaşı(!)na
Hep onları dikmişti, köşelere, yol başına,
Melül gözlerinin perdesi açıldı önce,
Sonra, o gözleri ki; döndü fal taşına…

Korkmadı çevirdi sırtını eşi(!)ne, dostu(!)na,
Kimler göz dikmedi ki, hayatının kastına,
Art arda yedi sırtına kahpe hançerleri,
Sonra, küller değmez oldu o postuna…

Günleri güzelken, diyecek yoktu şanına,
Evvel akrabalar koşar gelirdi yanına,
Yerde; akrepler, tilkiler, sürüngenler,
Sonra gökte; akbabalar girdi kanına…

Nice hain, nice kansızlar vardı,
Etrafını kuçular, bocu köpekler sardı,
Zamane meydanında çakallar cirit atarken,
Benim soylu kurduma inleri bile dardı…

Karşısına geldiler de dost gibi durdular,
Akıl almaz dümenler, tuzaklar kurdular,
Kancık yılışmalarla ayağına dolandılar,
Her dönüşte sırtına nice darbeler vurdular…

Yol alamadı, gelen vurdu, giden vurdu,
Şöyle yere sağlam bastı, öylece durdu,
İyi düşündü, kendi kendine sordu,
Çakallara boğduruyorlardı kurdu…

Ademoğlu bu; varsın aşağılık olsun,
Yıkılsın bu haller, beylik, ağalık olsun,
Bir yer beğen, yalnız ve asil kurdum,
Başı yüce, hem dumanlık, dağlık olsun…




’Batur Nafiz Tançağlar’
Nafi Çağlar Hacıömerli
30 Ocak 2003-Karşıyaka
Şehitkamil / Gaziantep


SOMA'DA YANDILAR
SOMA’DA YANDILAR

SOMA’DA YANDILAR

Neçe canlar yandı bu Soma’da,
Sanmayın, yanıp gittiler sobada,
Allah düşmana bile vermesin,
Ölenler öldü, kalanlar komada...

Payını da aldı Kırkağaç, Akhisar,
Yaralı çok, yüzlerce de ölü var,
Yakınları darmadağın olmuş, Gel bu yarayı sarabilirsen sar...

Korkulu yürekler gürp gürp atıyor,
Soğuk depolarda naaşlar yatıyor,
Kapılardan birer birer verilen,
Tabutlarda ne umutlar batıyor...

Yandılar, Soma’da yandılar,
Ekmeklerini kömüre bandılar.
Evlerinden tebessümle çıktılar,
Tekrar geri döneriz sandılar.
Yandılar, Soma’da yandılar...


Nafi ÇAĞLAR
Batur Nafiz Tançağlar
15 Mayıs 2014 Perş. 20:20
Nafi Çağlar Kısa Film
BİZİM ELLER / Karayusuflu Köyü

YARARLILIK ; NAFİCİLİK

YARARLILIK ; NAFİCİLİK
YARARLILIK (Faydalılık ;  Nafilik ; Naficilik ; Nafizm ; ) 

 YARARLILIK ; NAFİCİLİK 18 Haziran 2018  İstanbul


Yararlılık ; faydacılık (pragmatizim,ultitarizm, felsefi görüşüne tepki olarak doğmuştur. Yararlılık felsefi görüşünü açıklamadan önce faydacılık hakkında bilgi vermek yararlı olacaktır. Yararlı olmaya başladık bile...


Yararcılık (Faydacılık, Pragmatizm) Nedir?

Yararlı olanı töresel gerçeğin ölçütü yapan bilimdışı öğreti. İngiliz düşünürleri Jeremie Bentham'ın (1748-1832) temellerini atıp John Stuart Mill'in (1806-1873) geliştirdiği yararcılık öğretisine göre töresel gerçeğin ölçütü yarar' dır. Felsefenin doğuşundan beri, diyor J. S. Mill, düşünürler en üstün iyi'nin ne olduğunu aramışlardır.

İşte biz de, Bentham'la beraber, bu sorunun karşılığını veriyoruz: En üstün iyi, yarar'dır. İyiyi kötüden ayırabilmek için yararlı olup olmadığına bakmalıdır. Hekimlik sanatı iyidir, çünkü sağlık yararını taşır; müzik iyidir, çünkü zevk yararını taşır. İnsanların mutluluğunu hoşlanma (haz) duygusu doğurur, hoşlanılan yararlı olandır. İnsan yararlıdan hoşlanır ve yararsızdan hoşlanmaz. Davranışlarımız, bize verdikleri mutluluk oranında kötüdürler. Bu bakımdan sürekli yarar, geçici yarardan daha iyidir. Bütün öteki şeylerin ona göre, onun için istenilir olduğu son amaç olunabildiği kadar acıdan uzak ve olunabildiği kadar hoşlanmaya yakın bir yaşam'dır.

Buysa ancak yararlı olanı seçmekle gerçekleşir. Her bireyin özel yararını genel yararla uyuşturması gerekir. Eğitim ve öğretim, bireyin ruhunda öylesine çözülmez bir ortaklık kurmalıdır ki özel mutlulukla genel mutluluk arasında bir uyum kurulabilsin. Yetkin bir insan, genel iyiliğe uygun düşmeyen özel iyiliğini düşünmeyecek ve bundan ötürü mutsuzluğa kapılmayacaktır. Yarar ilkesinin görevi, birbirlerini alt etmeye çalışan yararları ölçmekle, karşılaştırmakla, birinin ötekine ne zaman üstün tutulacağını göstermekle gerçekleşir.


Örneğin bir endüstri topluluğunda ustalık çıraklığa göre üstün bir hak sağlamalı mıdır? Bir düşünceye göre sağlamamalıdır, çünkü elinden geleni yapanın aynı hakkı elde etmesi tüzeye uygundur. Başka bir düşünceye göre sağlamalıdır, çünkü üstün verimin üstün bir hak elde etmesi tüzeye uygundur. Bu iki düşüncenin her ikisi de sağlamlıkta eşittirler. İşte yararcılık ilkesinin zorunluluğu burada kendini gösterir. Hangisi topluma yararlıysa o seçilecektir. Tüzeyi (adalet) gizlenmiş bir erdem sayarsak bu halde yarar, erdemin beceremediği bir işi de becermekte ve kolaylıkla çözümlemektedir.

Yararcılık öğretisi, toplumsallaşma çabalarına rağmen tipik bir bireycilik öğretisidir. Bütün değerleri bireyin hoşlantısına indirger. Bireysel mutlulukla toplumsal mutluluğu uyumlu kılabilmek için, metafizik bir anlayışla, eğitim ve öğretimden medet umar. En üstün iyiyi, mutluluğu, erdemi ve tüzeyi bireysel yararla aynılaştırır. Yararlığın ölçüsü bireysel hoşlanma olduğuna göre zorunlu olarak öznel idealizme dayanır. Nitekim, sonunda, katıksız bir idealizm olan pragmacılığı doğurmuştur.
Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM 
Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf "Felsefeye Giriş" ve 3. Sınıf "Çağdaş Felsefe Tarihi" Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); "Felsefe Sözlüğü" Orhan Hançerlioğlu


Yararlılık felsefi görüşü; topluma yarar konusunda yararcılık felsefi görüşüne karşı çıkmamakla birlikte, ayrıldığı ve karşı çıktığı yer bireyciliktir. Yararlılık yani faydalılık akmı der ki ; Kişinin önce kendi çıkarlarını gözetmesi bencilliktir. Sadece kendi için ve önce kendi için yaşayan bireylerden topluma pek yarar gelmez. Oysa birey toplumun bir parçası olduğundan, topluma yararlı işler yapmak zorundadır. Bireysel yaşantı insana göre bir yaşam tarzı olmamalıdır. İnsanı diğer canlılardan, başta hayvanlardan ayıran özelliği de budur. Birey kendi için değil, birey toplum için yaşamalıdır. Eğer toplumu iyi bir seviyeye getirirse, zaten o bire toplum içinde gözetilir ve korunur. Yani hayati idame sıkıntısı yaşamaz. Birey içinde yaşadığı bütün insanlarla bütün olarak yaşamalı ve bütünü önce düşünmelidir.Bunu yapmayan bir birey yarım sayılır, İnsan özelliklerinden önemli bir kısmını taşımıyor demektir. Bununla birlikte her birey diğer bireye yararlı olmaya çalıştığı zaman, zaten toplumsal barış kendiliğinden sağlanmış olur.Toplumsal barışın sağlandığı bir ortamda geçim derdi olmadığı gibi, kültür, sanat,edebiyat vb. her türlü anlayışta gelişir. Akımın kurucusu Nafi Çağlar en son olarak şunları söylemektedir. Kişi; kendi kendine doğdu, kendi kendine yaşadı ve kendi kendine öldü. Biz bundan ne anladık. Kişi ; tek başına doğsa da , başkalarıyla yaşar. O halde başkalarına yararı dokunması gereklidir.Yararı dokunan insan da öldüğünde, ona yararı dokunan insanlar sayesinde alkışlar almaya devam eder.

Nasıl kuruldu ; Meslek hayatında; sürekli olarak topluma yararlı işler yapıyorsunuz,gereğinden fazla özveride bulunuyorsunuz görüşleri ve aile yakınlarının şiddetli eleştrileri,Nafi Çağlar'ı, kendi davranışlarını gözden geçirmeye zorladı. Zamanla bu davranışalrından vazgeçmekte çok sıkıntı çekeceği sonucuna vardı. Tam bu çelişkiler içindeyken, kar amaçlı değil de topluma yarar amaçlı çok ortaklı bir ticaret birlikteliği (şirketi) kurdu. İşleri daha iyi yürütebilmek için, kendi güvencesini hiçe sayarak, hiç bir devlet memurunun yapamayacağı bir davranışı yaptı ve istifa etti. Ancak ne yazık ki; kısa bir süre sonra  21 Şubat 2001'de Türk Lirası dövizler karşısında aşırı değer kaybetti. Nafi Çağlar önce arabasını, sonra dersanedeki payını satarak bu kuruluşu ayakta tutmaya çalıştı. Kendisi de maaş almadı. Ancak geçimini de sağlaması gerekiyordu. Döndü yakınlarına başvurdu. Yıllarını verip yetiştirdiği yeğenleri yüksekokulları bitirmişler işlerini ele almışlardı.Her birinin maaşından yüzde on, bağış veya borç alsa yaşantısını sürdürebilecekti. Fakat bu olmadı. Kendi yetiştirdiğ, eğittiği bu tip dayanışmaları anlattığı bir çok yakını kendisine yardım etmediler. Nafi Çağlar bu acı tecrübeye rağmen rağmen , önce toplum için yaşamalıyız fikrinden vazgeçmedi.Yakınlarının davaranışını ise; aileden bu telkini, ilk, orta ve yükseköğretimde bu eğitimi , çevreden de paylaşımı göremeyen bireyin bu bireyci, bencil davranışının doğal olduğunu oysa bütün bir eğitim olsaydı sonucun böyle olmayacağını savunmaya devam etti. Bu amaçla toplumun kökten ve toptan eğitilmesi gerektiği kararına vardı. Birey topluma yararlı olmak için eğitilmeliydi.

Adı nasıl verildi ; Topluma yararlı olmak için verilecek en iyi adın ve "yararlılık" olması gerektiği konusunda fikir birliğine varıldı. Ayrıca Arapça Nafi adının "yararlı" anlamına gelmiş olması da çok ilginç bir rastlantı olup, "Nafilik, Naficilik veya batı dillerindeki izm ekini de aldığı zaman Nafizm " şeklinde de ifade edliebilceği görüşü benimsendi.

Kimler kurdu ; Fizikçi Nafi ÇAĞLAR tarafından kuruldu, kısa bir süre sonra düşüncelerini paylaştığında,Felsefeci Hüseyin Dıvarcı "toplum barışı" fikrini benimsyerek bu felsefi akıma katılmaya karar verdi. Daha sonra birlikte fikirlerini paylaştıkları Edebiyatçı ..................... "bu akımın edebiyata da uyarlanması anlayışını " benimsemiş ve bu felsefi akıma katılmıştır.

Hüseyin DIVARCI aynı zamanda şunları söylemektedir. Eğer toplum tamamen veya en azından büyük çoğunlukla nitelikli olsaydı, Nafi ÇAĞLAR bu acı deneyimi yaşamamış olurdu. Nitelikli toplum için nitelikli eğitime ihtiyaç vardır.

Ne zaman ve nerede kuruldu ; 18 Mart 2018'de İstanbul'da kuruldu.

Ana ilkeleri ; 1) Birey, önce kendi için değil, önce toplum için yaşamalıdır. 2) Birey, hem kendini hem diğer bireyleri her alanda eğitmek için çaba harcamaldır. 3) Birey, toplum içindeki diğer bireylerden yardıma gerekli olanları kendiliğinden tesbit edip, onun yardım istemesine gerek olmadan ona yardım etmelidir. 4) Birey, bu çalışamları kültür, sanat edbiyat her alana yaymak için uğraşmalıdır. 5) Birey toplum içinde, her hangi bir alanda, her hangi bir konuda gördüğü aksaklıklara duyarsız kalmamalıdır.6) Dini inancının topluma yararlı olan kuarallarını öne çıkarmak. 7) 





Yorumlar - Yorum Yaz
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam40
Toplam Ziyaret303712
Anket
Sitemizde en çok etkilendiğiniz bölüm / yer neresidir ?
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.432432.5624
Euro34.631634.7704
Hava Durumu
Saat
KIZIL BAYRAK SİYAH SANCAK

KIZIL BAYRAK        

  SİYAH SANCAK


Son kurultayın adı “Turan” olacak…
Başımızın üstünde Kur’an olacak…
Tarihin sahibi bu Türkler, yeniden,
Şu yeryüzünde; nizamı kuran olacak…

Türklük’ündür; ay ve yıldızlı al bayrak,
İslamlığındır; o yeşil-siyah sancak.
İkisinde cihana hakim kılacak,
Turan soylu Türkler olabilir ancak…



4 Ocak 2010 - K.Sinan/Bahçelievler/İst.


Batur Nafiz TANÇAĞLAR
" Nafi Çağlar Budunlu "

CloudFlare
TÜRK'ÜN DURUŞU

TÜRK’ÜN DURUŞU

Türk’ün çokberk olur yumruk vuruşu,
İşte böyle olur Türk'ün duruşu…
Ağır olur kalkışı, oturuşu,
İşte böyle olur Türk’ün duruşu…

Düzenbaz tilkiler, hep ürkek olur,
Dalkavuk çakallar, hep korkak olur,
Türk’ümü sorarsan hep erkek olur,
İşte böyle olur Türk’ün duruşu…

Karşısındakinin kimliğine bakmaz,
Kimsenin gücü, makamını takmaz,
İnandığı kutlu yoldan hiç çıkmaz,
İşte böyle olur Türk’ün duruşu…

Onlar için bilgedir ak sakallı,
Gönüller engin, tavırlar akıllı,
Bilirler, bu yol; dikenli, çakıllı,
İşte böyle olur Türk’ün duruşu…

Sayarlar, teyzeleri, halaları,
Severler, yavruları, balaları,
Geçerler, surları, kalaları,
İşte böyle olur Türk’ün duruşu…

Satmazlar, emmileri, dayıları,
Korurlar, Oğuzlar’ı, Kayılar’ı,
Korkmazlar, az olsa da sayıları,
İşte böyle olur  Türk’ün duruşu…

Üleşirler önlerindeki aşı,
Yolda koymazlar, koldaş*ı, yoldaşı,
Din-budun uğruna verirler başı,
İşte böyle olur Bozkurt duruşu…

Türklük’ün hası, esası mert olur,
Milletinin derdi, o’na dert olur,
Konu vatan ise, tavrı sert olur,
İşte böyle olur Türk’ün duruşu…

Türk der isen o’nun hası Nafi’dir,
Tam Türk’tür o, katışıksız, safidir,
Erkek görmek istersen, o kafidir,
İşte böyle olur Türk’ün duruşu…
 

Batur Nafiz TANÇAĞLAR
” Nafi Çağlar Budunlu “

17 Mayıs 2008-K.Sinan
Bahçelievler/ İstanbul
 

* Koldaş ; Kollanılan kişi, arkadaş.

ŞEHİT HASAN AĞA'M

ŞEHİT HASAN AĞA'M


Sefer emri ile düştü yollara,
Neçe yerden geçti, gitti çöllere,
Yedi gavur leşi baştan aştı da,,
Hasret kaldı, yardım eden ellere…

Hasan Ağa’m son nefeste yekindi,
Dediler ki, vakitlerden ikindi,
Yatıyordu, susuz yerde, yiğidim,
Çırpındı da son bir defa silkindi…

Nafi der ki; şad olasın Hasan Ağa,
Ne miraslar bıraktınız bu çağa,
Siz Yemen’de, canlarınız verdiniz,
Ulaşamaz gavur bu Karadağ’a…

Ağam, öz ağam, benim Hasan Ağa’m,
Varıp Yemen İli’ni basan ağam…

Ağam, öz ağam, benim Hasan Ağa’m,
Buralardan olmasın tasan ağam...

23 Ekim 2011 Pazar - 01:33
K.Sinan/Bahçelievler/İST.


Şehit Hasan Ağa; Dedem olup, Yemen şehididir.
TÜRKÇE'Nİ

TÜRKÇE’Nİ

- 1 -

Türkçe’ni, Türk’üm,Türkçe’ni…
Uçmağa giden Türkçe’ni…
Turan İli’nin Türkleri,
Ko aparsın o Türkçe’ni…

24 Ocak 2008 - Bakırköy / İst.

- 2 -

Türkçe’ni, Türk’üm Türkçe’ni…
Çıkmaza giden Türkçe’ni…
Türkler terk eder Türkçe’ni,
Ne yaparsın o Türkçe’ni…

20 Mayıs 2008 - Bahçelievler/İst.

ÇUHURDA TÜRKMENEM
ÇUHURDA TÜRKMEN’EM

Binlerce yıldır; Samarra, Ur’da Türkmen’em.
Alemde çoh yerde, orda, burda Türkmen’em.
Neçe dövletler gurdugum öz vetanımda,
Düşmüşem a dostlar, çuhurda Türkmen’em…

Gışlar olanda , sagukta , garda Türkmen’em.
Bir derbent, bir çuhurda, darda Türkmen’em.
Kimi gelir vurur, kimi istemez sürer,
Men bilmiyrem ki a dostlar, harda Türkmen’em…

Mene, bend olmuş gal’alar, surda Türkmen’em.
Ne şekil sahap olag bu yurda Türkmen’em.
Dara düştügümüz vahıtlarda yol veren,
Bir selam varanda öncü kurda, Türkmen’em…


www.nafiztancaglar.com


Batur Nafiz TANÇAĞLAR
Nafi Çağlar Budunlu
14 Mart 2011 Pt. 17:17
K.Sinan/Bahçelievler/İst.
Bize Antepli Derler

BİZE ANTEPLİ DERLER

Barak uzun havası,
Leziz Kilis tavası,
İşte kültür yuvası,

Bize Antepli derler,
Burda düşmanı yerler…

Geniş Barak ovası,
Yiğitlerin yuvası,
Budur Antep liva*sı,

Bize Antepli derler,
Burda düşmanı yerler…

Düşmanın en arsızı,
Artık gelmez Fransız’ı,
Yürekler görmez sızı,

Bize Antepli derler,
Burda düşmanı yerler…

Kuzeyde Karadağ’ı,
Kale gibi Türk Dağı,
Kükreyen gençlik çağı,

Bize Antepli derler,
Burda düşmanı yerler…

Doğuda Fırat nehri,
Gözeldir, Sof’tan seyri,
Ezelden Türk’ün şehri,

30 Mart 2011 Ç.19:27
Bağcılar / İstanbul


Bize Antepli derler,
Burda düşmanı yerler…

Antep etrafı dağlar,
Dağlarda güzel bağlar,
Böyle der Nafi Çağlar,

Bize Antepli derler,
Burda düşmanı yerler…

Bize Antepli derler,
Burda düşmanı yerler…



’Batur Nafiz Tançağlar’
Nafi Çağlar Hacıömerli
12 Mayıs 2008-K.Sinan
Bahçelievler/ İstanbul


* Liva ; Osmanlı Döneminde sancak, il, şehir .

Garadağ Gözeli

GARADAĞ GÖZELİ

Merzimen Çayı* durgun akar.
Bir ucu da Fırat’a çıkar.
Garadağ’da bir gözel gördüm,
Bakışları sineler yakar…

Garadağ’ın üstü yayladır.
Sorun halin, acep hayledir.
Bir duruşu adam öldürür.
Bu Yörük gızları böyledir…

Garadağ** dibi Yavuzeli.
Bu dilber beni etti deli.
Ya almalı ya da gitmeli,
Söyleyin dostlar ne etmeli? ..



Batur Nafiz TANÇAĞLAR
’Nafi Çağlar Mahmatlı’
22 Mart 2011 Salı 01:22
K.Sinan/Bahçelievler/İst.


* Merzimen Çayı ; Gaziantep Yavuzeli ilçesinde bir çay adı.
** Garadağ ; Fırat Nehri’nden Yavuzeli-Araban arasından batıya doğru uzanan
dağın adı.